Vanhaber24 – Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, son dönemde yeniden gündeme gelen Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmesi yönündeki tartışmalara ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaptı.
Demirtaş, “Kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif adımlar atılırken yeni kırılmalar olmasın.” diyerek, barış sürecinin yalnızca güvenlik merkezli değil, insani ve toplumsal temelli inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
“Sürecin kilidi silah değil, kardeşliktir”
Demirtaş, T24’te yayımlanan “Sürecin muhasebesi: Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?” başlıklı yazısında, son bir yılda yaşanan gelişmeleri “tarihi ama eksik adımlar” olarak değerlendirdi.
“Bahçeli’nin Ekim 2024’teki çağrısı, Öcalan’ın 27 Şubat mesajı, PKK’nin fesih kongresi, Meclis’te komisyon kurulması, Süleymaniye’de silahların yakılması… Bunlar önemli adımlar. Ancak sürecin kilit kavramı ‘silah’ değil, ‘kardeşlik’tir.”
Demirtaş, silahların bırakılmasının yeterli olmadığını, duyguda birlik ve toplumsal onarım süreçlerinin başlatılmaması halinde kalıcı barışın sağlanamayacağını belirtti:
“Silah aradan çıkmalıydı ama eş zamanlı olarak kardeşlik duygusu da onarılmalıydı. Yasa Meclis’ten önce halkın vicdanında yapılmalıdır.”
“Kardeşliğin yasası halkın bağrında yazılır”
Demirtaş, sürecin duygusal ve kültürel boyutuna dikkat çekerek, meclis yasalarının toplumsal bilinçle desteklenmeden anlam taşımayacağını söyledi:
“Meclis’te yasa yapılır ama kardeşlik yasası halkın yüreğinde yazılır. Duygu olmadan yasa olmaz. ‘Kürtler ve Türkler kardeştir’ diye bir yasa çıksa bile, halkın kalbinde sevgi inşa edilmeden bu metin boş bir kâğıttan ibarettir.”
Demirtaş’a göre, gerçek barışın anahtarı empati ve ortak yas süreci:
“Kürt ve Türk analarının çocukları aynı topraklarda yatıyor. Bu acıları ortaklaştırmadan, göz göze gelip ağlamadan, kardeşlik inşa edilemez.”
“Kardeşliği büyütecek sembolik adımlar atılabilirdi”
Demirtaş, Meclis Komisyonu’nun sadece “dinleme” toplantılarıyla yetinmemesi gerektiğini belirterek, barışın toplumsal temelde güçlenmesi için yapılabilecek sembolik etkinlikleri sıraladı:
-
Adnan Menderes, Mehmet Sincar, Orhan Doğan ve Alparslan Türkeş’in mezarlarına ortak ziyaretler,
-
Diyarbakır’da Amedspor – Trabzonspor kardeşlik maçı,
-
Kürtçe–Türkçe ortak sözlük ve ders kitaplarının öğrencilere dağıtılması,
-
Mevlana ve Ehmedê Xanî ziyaretleriyle kültürel buluşmalar,
-
Türk ve Kürt anaların birlikte mezarlık ziyareti ve Beştepe’de ağırlanması,
-
Milli Takım’ın bir maçını Diyarbakır’da oynaması.
“Bu tür adımlar kardeşliğin duygusunu pekiştirir, siyasal sürecin yükünü hafifletirdi. Oysa şimdi Meclis Komisyonu’nun İmralı’ya gitmesi bile krize dönüştü.”
“Kayyımlar, cezalar ve ayrışmalar kardeşliği zedeliyor”
Demirtaş, hükümetin attığı bazı adımların “barışın ruhuna aykırı” olduğunu dile getirerek, özellikle kayyum atamaları, siyasi tutukluluklar ve muhalefete yönelik operasyonların toplumsal güveni sarstığını ifade etti:
“30 yıllık cezalarını dolduran mahpuslar hâlâ içeride. Hasta tutsaklar serbest bırakılmadı. Kayyım atanmış tek bir belediye bile halka iade edilmedi. Kürt–Türk kardeşliği güçlendirilmeden, üstüne Türk–Türk ayrışması eklendi.”
“Barış hücrede bile umutla yazılır”
Demirtaş yazısını, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’ya atıfta bulunarak bitirdi:
“Hücredeki tek arkadaşım, yerine kayyım atanmış, altı yıldır suçsuz yere tutulan Dr. Adnan Selçuk Mızraklı. Onun direnci bana umut veriyor. Biz inanıyoruz: Barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak.”
Analiz | Vanhaber24
Demirtaş’ın bu yazısı, Türkiye’de yeniden şekillenen “demokratik normalleşme süreci” tartışmalarına duygusal, kültürel ve siyasal bütünlük vurgusuyla yeni bir çerçeve kazandırıyor.
Ancak, onun da işaret ettiği gibi, barışın geleceği yalnızca siyasi kararlara değil; halkın kalbindeki kardeşlik bilincine ve devletin demokratik samimiyetine bağlı.
“Yasa Meclis’te değil, halkın vicdanında başlar.” – Selahattin Demirtaş